1

Şizofreni

Düşünce, algı, davranış ve sosyal bozukluklar ile seyreder. Klinik bulgular olarak halüsinasyonlar (dış uyaran olmadan algılamanın olması, örneğin kimse konuşmadığı halde ses duyma, kimse olmadığı halde görüntüler görme), hezeyanlar (mantıklı düşünce ile değişmeyen yanlış inançlar, örneğin gerçekte olmadığı halde kişinin takip edildiğini düşünmesi gibi), dezorganize (organize olmayan) davranışlar (ortalıkta soyunma, saldırganlık, saçma sapan, garip-tuhaf konuşmalar gibi), sosyal içe çekilme (çevreden uzaklaşır, eve kapanıp dış dünyaya kendilerini kapatırlar), konuşmanın azalması ve içeriğinin fakirleşmesi gibi klinik bulgular görülür.

Yapılan çalışmalar şizofreninin birincil olarak beyin işlevlerindeki bozulma ile ilişkili bir bozukluk olduğunu gösteren birçok kanıt ortaya koymuştur. Genetik bileşeni olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte çevresel faktörlerin etkisi de hastalığın ortaya çıkmasında rol oynar.

Hastalık genellikle ergenlik dönemi ve sonrasında başlamakla birlikte nadiren de olsa çocukluk yaşlarında da başlayabilmektedir. Erkeklerde en sık başlangıç yaşı 15-25, kadınlarda 25-35’dir. Kadın erkek oranı benzerdir. Yaşam boyu yaygınlığı %1-1,5 arasındadır. 

Hastalık başlangıcında davranış değişiklikleri ve diğer ruhsal belirtiler aile ve çevre tarafından fark edilir. Bu gençler tedavi ortamına ilk davranış bozuklukları ve akademik başarılarının düşmesi nedeniyle getirilir. Depresyon, sosyal geri çekilme, huzursuzluk, tepkisel davranma, karşı gelme gibi bulgular başlangıçta karşılaştığımız klinik bulgulardır. Bu döneme prodrom dönemi denir. Prodromal dönem; henüz şizofreninin kliniği tam oturmamış, başka tanıları da düşündüren hastalığın başlangıç dönemidir. Bu dönem birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir.

Yeti yitimi oranı yüksek, aileye ve toplum hayatına yükü nispeten fazla olan şizofreni hastalığı kronik bir seyir izler. İyi bir tedaviye eşlik eden rehabilitasyon programları ve iyi bir aile ve sosyal destekle bu hastaların önemli bir kısmı günlük yaşamlarını yeter işlevsellikle sürdürebilmektedir. Tama yakın iyileşme ile günlük hayatını herkes gibi sürdürebilen vakalar olduğu gibi yeti yıkımının ağır olduğu vakalar da vardır. 

Günümüzde şizofreni hastalarını toplumdan uzak tutarak, depo hastanelerde uzun süreler hatta ömür boyu tutma eğilimi değişmiş, bu hastaların toplum içinde rehabilite edilerek tedavi edilmelerinin daha iyi klinik sonuçlar verdiği gözlenmiş, bu durum aynı zamanda şizofreni hastalarının toplumsal damgalanmalarını da azalmaya başlamıştır. 

Şizofreni tedavisinde özellikle son yıllarda geliştirilen ilaçlar klinik iyileşme konusunda oldukça iyi sonuçlar ortaya çıkarmış, daha az yan etkilerle, maksimum yarar ve daha fazla işlevsellik ‘şizofreni iyileşemez’ kavramını da değiştirmiştir.